Bozüyük Tarihi 12 2024, 13:56
"TARİHİN DEĞİŞMEYEN KAVŞAK NOKTASI"
BOZÜYÜK
Bozüyük; Sakarya Vadisinden İç Anadolu'yu kat ederek gelen tüm medeniyetlerin uğrak yeri olmuştur. Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü görevi gören, Anadolu’nun hemen her köşesi bu önemli jeopolitik konumu nedeniyle, ilkçağlardan bu yana hareketli ve zengin bir tarihe sahiptir.
Bozüyük adını; 1895-1896 yıllarında İstanbul- Ankara demiryolu İnşaatı esnasında, Soğukpınar mevkinde yer alan ve çalışmalarda kazılan Tunç Çağına tarihlenen höyükten almaktadır.
İlkçağlardan beri bu bölgede sırasıyla Hititlerin, M.Ö 1200 yıllarından sonra Balkanlardan gelen Firigya’lıların bölgeye egemen olduğu şimdiki İçköy, Yaylacık ve Manişar olarak adlandırılan kesimlerde tarihi Mina Şehri'nin kurulmuş olduğu antik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bölgedeki yaklaşık 600 yıllık Frig egemenliğini, doğudan Kafkaslardan gelen Kimmer’ler son vermişlerdir. Kimmer’lerin yaklaşık 1 asırlık egemenliğine batıdan gelen Lidyalılar son vermiştir. Bundan sonraki asırlarda sırayla bölgeye doğudan gelen Persler ile batıdan gelen Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar egemen olmuştur. İskender imparatorluğu parçalanınca bölgede uzun yıllar bu imparatorluğun parçası olan Bitinyalılar yaşamıştır. Sonraları Roma İmparatorluğu egemenliğine giren bölge M.S 395 yılından sonra Doğu Roma, yani Bizans egemenliğine katılmıştır. Bu yıllarda Bozüyük’ün adının ‘’LAMUNİA’’ olduğu bilinmektedir.
600-720 yılları arasında bölge, İstanbul’u almak için gelen Arap Emevi kuvvetlerinin geçit yeri olmuştur. 1071 yılında doğudan gelen Selçuklu Türklerinin Malazgirt Savaşı sonucu, Bizans İmparatorluğu’na yenilgiye uğramasıyla Bozüyük ve çevresi Selçuklu Türklerinin egemenliğine geçmiştir. Bundan sonrada bölge sık sık el değiştirmiştir. Daha ileri ki yıllarda (M.S. 11. asır ve daha sonra ) Haçlı seferlerinde özellikle 1. Haçlı seferlerinde bölge zaman zaman Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında el değiştirmiştir. Bu konudaki en yakın tarihi olay Eskişehir yakınlarındaki 1095 yılında yapılan haçlı komutanı Godefdoit ile Selçuklu hükümdarı Kılıçarslan arasındaki Dorylaion savaşıdır.
Antik dönemden beri Tarihin Değişmeyen Kavşak Noktası olan Bozüyük, Selçukluların Anadolu’ya egemen olmasıyla birlikte Bozüyük Sultanönü Sancağının bir kariyesi (köy) idi. Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Mesud'un 1289 tarihinde Osman Bey'e gönderdiği 2. Menşurunda; Eskişehir’den Yenişehir'e kadar olan bölgeyi bir sancak kabul edip Osman Bey'e vermesi ile Bozüyük’te o tarihten itibaren Osmanlı egemenliğine girmiştir.
Osmanlı Kuruluş Döneminde, Osman Gazi'nin rüyası önemli bir yere sahiptir. Bu rüya tabiri ile Osmanlı fetih ve gaza politikalarına daha çok önem vermiş ve Beylikten Devlet olma sürecine geçiş hızlanmıştır. Rüyayı Şeyh Edebali'nin müridlerinden Bozüyük Yediler Mahalle Mevkiinde ki türbesinde meftun olan Kumral Abdal yorumlamış ve Osmanlı'nın bir cihan İmparatorluğu olacağının müjdesini vermiştir. Bu rüya hakkında çeşitli rivayetler ve tarihi kaynaklarda farklı anlatımlar olsa da İbn Kemal eserinde bu olayı ayrıntılı bir şekilde aktarmıştır. Osman Gazi'nin saltanat müjdesini Kumral Abdal tarafından Öyük Dibinde aldığını ve müjdelik olarak verilen ata yadigarı kılıcı, maşrapa ve köyden bahsetmektedir.
Bozüyük, Osmanlı Devleti döneminde de orduların ana geçiş güzergâhı ve konaklama noktası olmuştur. 1525'ten önce bugünkü Bozüyük’ün yerinde Çayköy, Arıklar, Üçköy ve Atkaydı köyleri bulunmaktaydı. Osmanlı devletinde gerek sınırlarda savaşan orduların, gerekse cepheye giren orduların yol boyunca beslenmesi de halka yüklemiştir. Bu amaçla ordunun hareketinde önce izleyeceği askeri yol, kısa bir süre için dinleneceği noktalar belirlenmekte ve bu yerlerde ordunun yiyecek ve yem olarak kullanacağı zaire miktarı saptanarak kadılardan bunları sağlaması istenmekteydi. Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi’nde ordunun konaklama noktası olan Bozüyük , ikmal ve iaşe konusunda ki büyük faydaları sonrasında Anadolu Beylerbeyi Cezeri Kaşımpaşa, duyulan memnuniyet karşısında “eğer bu seferden bir zaferle dönersek bu 4 köyün ortasına bir cami yaptıracağım.’’der. 1525 Yılında Rodos Seferi Zaferine ithafen yaptırdığı Kasımpaşa Camii ve Külliyesi; han, hamam, yemekhane, sübyan mektebi gibi eklentileri ile 1525-1528 yıllarında inşa edilir. Kasımpaşa Camii ve Külliyesi ile birlikte civarda bulunan köy halkından, yavaş yavaş caminin etrafına yerleşmeler başladı ve bugünkü Bozüyük'ü oluşturdular.
Bozüyük uzun yıllar Sultanönü Sancağı'nın Kariyesi durumunda kalmıştır. 93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşlarından sonra Balkanlardan kaçarak Anadolu’ya göç eden Türk'lerin bir bölümünün Bozüyük’te yerleşmeleri sağlanınca nüfus artmış, daha sonra bucak ve belediye kurumları kurulmuştur. Bozüyük’ün bucak durumuna getirilmesinin ilginç bir öyküsü vardır. Rivayete göre Bozüyük’ün ileri gelenleri buranın bucak olması için aralarında anlaşarak İnönü Bucak Müdürü’nü kaçırmayı planlarlar. Daha önceden müdürün oturacağı resmi dairesi ve evi hazırlanır. Bir gece geç saatlerde atlı arabalarla İnönü’ye giderek bucak müdürünü kaçırıp Bozüyük’e getirirler. Ertesi gün müdürün kaçırıldığını anlayan İnönülüler durumu yetkililere bildirirler, yetkililer bu duruma çok şaşırır. Çünkü böyle bir olay o zamana kadar ne duyulmuş ne de görülmüştür. Bozüyüklülerin bu hareketi çok hoşlarına gider. İnönülülere yeni bir bucak müdürü sözü vererek kaçırılan müdürün Bozüyük’de kalmasını sağlarlar. Bu olaya kadar Söğüt kazasının İnönü’ye bağlı köydü.
Böyle bir yöntemle bucak merkezi olan Bozüyük, önce Söğüt ‘e bağlandı. 1885’de Ertuğrul livası kurulunca Söğüt’ün bucağı olarak bu livaya bağlandı. 1924’te İller Teşkilatının kurulması ile Söğüt’e bağlı bucak olarak Bilecik iline bağlandı. 1926’da İnönü Bucağını kapsayacak biçimde, Bilecik’ in ilçesi olmuştur. 1963’e kadar Bozüyük’ün bucağı olan İnönü, o yıl Eskişehir’in merkez ilçesine bağlanmış, sonunda 1987’de Eskişehir’in ilçesi olmuştur. 1995 yılında Söğüt’e bağlı Düzdağ 1997 yılında yine Söğüt’e bağlı Metristepe (Doruk ) köyleri Bozüyük’e bağlanmıştır.
Tarihsel süreçteki önemini, modern Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de yitirmeyen Bozüyük, Kurtuluş Savaşında Batı Cephesinin ilk kuruluş günlerinde (18 Haziran 1920), bir müddet cephe karargâhı olmuş ve halkın gösterdiği vatan sevgisi ve fedakârlıkla 1920 Haziranında başlayan ve Bursa'nın düşmesiyle sonuçlanan ilk düşman taarruzunun Eskişehir’e doğru ilerlemesini durdurmak için bir dayanak olmuştur. Milli Mücadele döneminde TBMM'nin kurmuş olduğu düzenli ordunun kazandığı ilk zafer olan 1. İnönü ve 2. İnönü Muharebeleri ile Türk Ordusu Bozüyük'te ulusal mücadele tarihi açısından önemli bir zafer elde etmiş ve Atatürk'ün ifadesi ile " Milletin Makus Talihinin Yenildiği", tarihe altın harflerle yazılan zaferlerin kazanıldığı topraklardır. İnönü Meydan Muharebeleri ile Viyana kapılarından başlayan Türk geri çekilişi son bulmuştur. 1. ve 2. İnönü Savaşlarında, 6-11 Ocak 1921, 26 Mart-1 Nisan 1921 arasında kısa süreli yunan işgaline uğrayan Bozüyük, 15 Temmuz 1921'de üçüncü kez Yunan işgaline uğramış, 4 Eylül 1922’de harap bir halde işgalden kurtulmuştur.
Cumhuriyet sonrası gerçek anlamda bir şehir görüntüsüne sahip olan Bozüyük 1886 yılında nahiye merkezi iken 1926 yılında ilçe merkezi olmuştur. Erken Cumhuriyet tarihinin en büyük sanayi yatırımlarından biri olan Bozüyük Kereste Fabrikası ile sanayi şehri olmasının temelleri atılmış, sonrasında ard arda gelen kimya, seramik, döküm, gıda, kablo ve cam sanayii gibi ticari yatırımlarla Türkiye'nin her yerinden göç alan Bozüyük'te 1914-2000 yılları arasında %985 nüfus artışı görülmüştür.